13 Mart 2013 Çarşamba

hasanım kolyesi

Her son yeni bir başlangıcın temeliymiş. Her doğan güneş yeni bir günün yeni olayların habercisiymiş.

Kötü günler geride kaldı ama acı hiç bir zaman unutlmazmış bunu bana babasını kaybeden bi kaç yakınım söylemişti. Unutmuyosun ama akıp giden zamanın arkasından acını gizli bölmelere koyuyosun. Babamı hatırlamadığım hiç bir günüm yok neredeyse. İlk başlarda hep rüyalarımda görürken şimdi rüyalarımda da yok her gün dua ediyorum gelsin diye rüyama. Acaba kızdımı deyip mezarına bile gittim. İnsan gülerken kendini suçlu hissedermi evet hissediyormuş anladım.


Belki acım taze ondan yazmak gelmedi uzun süredir içimden mevsimin kış oluşu da benim için ayrıca içimi sıkmaya bi neden hava kapalı içim kapalı, ruhum daralır, birileri ruhumu boğazlar.

Sevgili has evlat hasan 17 aylık oldu bile bu kış benim için çok kötü geçti. Nerdeyse her ay hastaydı ateş problemimiz olmadı ama kötü bir öksürük musallat oldu göz akıntısıyla başlayıp kötü bir öksürüğe dönüştü her seferinde ve o her öksürdüğünde benim ciğerlerim çıktı sanki. Gece nöbetleri tuttuk eşimle onun öksürmesiyle biz birbirimize bakıp kahrolduk. Eşim de aynı sorunları yaşamış öksürük problemi çocukken çok yaşamış ve o yüzden de ses telleri gelişmemiş aynı şeyi yaşıycaz diye korkuyoruz.

Hasan bilidğiniz hani kadınların yaramaz çocuklara söylediği bir söz vardır ''ŞER KABAĞI'' evet
bildiğiniz yaramaz mı yaramaz bi çocuk oldu. Evde sürekli bi yerlerden eşyalar boşaltılırken yakalıyorum şu sıralar caaanım  çeyizim yemek takımlarımda ve şamdanlarımda gözü.  Bi tanesi ni kırmıştı hatta kırmak yetmedi alt kısmıyla da duvar ünitesinin camını kırdı. Bu bahsettiğim yaptıklarının arasından sadece bir tanesi. Dışarı çıktığımızda kesinlikle elini tutturmuyor, özgür çocuk misali rüzgara karşı yürüyor kollar açık kafa yerde.

Kuzum büyüdü çok yakışıklı kuzum benim, resmini boynumda taşıyorum eşimin hediyesiyle.

31 Ocak 2013 Perşembe

KANATSIZ GÜVERCİNLER

    Bugün babamı kaybedeli 25 gün oldu tabi bloğumda bunu yazamadım. Esasında yazdım ama çok uzun bir yazı olduğu için ve çok sıkıntılı bir dönem olduğu için bloğumda yayınlamadım. Yaşadığımız olay çok üzücü babamı 6 ay içinde kaybettik ve biz tüm aile bireyleri olarak hala babamın öldüğüne inanamıyoruz. Mezara gidiyorum sık sık o buz gibi toprağın altında neler oluyor diye düşünürken insan çıldıracak gibi oluyor.
   Ölüm herkesin tadacağı bir duygu bazısı geç bazısı erken babamı 53 yaşında kaybettik. Tek tesellimiz çok acı çekmemiş olması ve elimizden gelen bi çok şeyi yaptık ama malesef başarılı olamadık. Oğlumuz ailemizin ilk torunuydu ve babam çok düşkündü hasan'a. Şimdi aynada bir resmi var babamın eve her girdiğimde gördüğüm hep o masum gözleriyle bana bakan o ciddi o sinirli adam şuan öyle masum öyle savunmasız bakıyoki bana ağlamamak için zor tutuyorum kendimi.
Hasana dede nerde diye sorduğumda babamın resmini gösteriyor. Şimdi belki hatırlıyor ama zaman geçtikçe o büyüdükçe dedesini hatıralayamacak o yüzden aynadan resmini çıkarmıyorum.
  Hasanım şuan 15 aylık evde küçük bir canavarus. Dikkat çekmek için elinden gelen herşeyi deniyo ve fazlasıyla özgür. Isırma huyumuz halen devam ediyor ve yeni bir huy daha el kaldırıyo nerden öğreniyo neden yapıyo anlamış değilim. Evde sürekli elektrikli aletlerin peşinde tv, süpürge, lambalar evdeki avizeleri ellemek istiyo sürekli. (Ben hasanın göbeğini ege üniversitesi elktronik mühendisliğine gömmüştüm). Biz bunlara pek yabancı değiliz, haşarı ve yaramaz olur bizim ailenin çocukları genelde. Kardeşimden pay biçersek herşey normal. Malum kız halaya oğlan dayıya derler ya. Evde mutfak dolapları her gece bi kere dolup bi kere boşaltılıyo. Her gece en az 10 defa ünitenin üzerinden indiriyorum, ben tam yere bırakırken konsolun önünde yemek takımları çıkartılıyo artık ne yapacağımı bende şaşırdım bazen öfkeleniyorum elimde olmadan. Annecim yapma, oğlum yapma, annecim onlar bizim cicilerimiz ellenmez, en sonunda hassaaannnn yapmaaa evladıııııımmmmm diye uzuyorum bende. İşim gittikçe zorlaşıyor galiba. Babam hep derdi kızım senin bu çocuğunu bakmak için 4 tane kadın lazım anneni çok yoruyo derdi. Haklısın baba ama 4 tane kadını nerden bulayım derdim. En son evdeki şamdanla nasıl yetişip aldıysa annem mutfaktayken ünitenin camını kırmış. Ani bir hareket gözümün önünde ve gözümün içine baka baka bazen öyle şeyler yapıyoki ardından yüzüne bakıp gülüyo sanki bana kızma ben çocuğum der gibi.

Dipnot:Yazımın adının kanatsız güvercinler oluş sebebi babamın güvercinleri çok sevmesi evde güvercinleri hala duruyo. Bizim kanadımızda babamdı şimdi babam yok kanadımız eksik.

17 Ocak 2013 Perşembe

HELP HELP HELP...........

Göçmen ve arnavut bu iki halkın geneli sarışın ve renkli gözlüdür genelde gözler mavi yada yeşildir çoğunluk mavidir. Tüyleri sarı cinsi inatçıdır. Benim ailem yugoslav göçmeni eşim ise arnavut özelliklerimizi tam anlamıyla taşımasakda kısmen taşıyoruz. Ben sarışın ve renkli gözlü değilim ama eşimin ailesi neredeyse hepsi sarışın ve mavi gözlü ortaya çıkan karışım ise oğlumuz sarışın ve renkli gözlü 9. aya kadar gözler mavi 9. aydan sonra gözler yeşile dönmeye başladı. Ayrıca inatçıyızda sıkıntılıyız sıkıntıya gelmeyiz.
Şu aralar yeni bir moda sanırım her çocukda bir dönem olan bişeymiş. Bir nevi savunma mekanizması, duyguların açıklanması, paylaşımsızlık. Deneyici ısırgan, Bıkkın ve sıkkın ısırgan ve zorba ısırgan diye bölümlendirmişler. Bizimkisi zorba ısırgan kesinlikle bu kanıya vardım güç ve kontrol için güçlü arzular hissediyo ve aynı şeyi tekrarlıyo çünkü dün akşam kolumdaki ısırığa bakarken bi anda göğsümden ısırdı ve resmen kan akcaktı nerdeyse. Hep onu istediği olsun istiyo ve bizi yönetmeye çalışıyo bunu hissediyorum istediklerini yapmadığımızda kendini yere atıp ağlıyo bağırıyo ellerini sıkarak sinir titremesi yapıyo. Ne yapacağım bilemiyorum hayır kelimesi malesef takılmıyo bile hayır yapma dendiği zaman inadına yapıyo konuşmayı denedim hiç takmıyo kendi bildiğini okuyo.

15 Kasım 2012 Perşembe

ŞARTLI EĞİTİM

     Son zamanlarda daha doğrusu benimde bir çocuğum olduğundan bu yana çevremdeki çocuğu olan kişileri daha çok inceleme şansı buluyormuş insan. Neler doğru ve neler yanlış nerelerde hata yapıyoruz okudukça inceledikçe ufkum genişledi bir hayli.
    İlk zamanlar hangi mamadan yedirmeliyiz hangi mama gaz yaptı hangisi faydalı diye araştırırken insan kendi doğrularını buluyormuş meğer. Şimdi mama zamanımız geçti çoğu sebze ve meyvede sorun yaşamadan sevdiği şeyleri veriyoruz kuzumuza. Tab biz verdikçe enerji artıyo bu arada. Çocuğun gıdası, bezi, giyimi kuşamı, eğitimi derken ister istemez bazı gerçeklerde su yüzüne çıkıyor.
Geçenlerde okumuş olduğum bi yazıda kendimi duvara toslamış gibi hissettim. Ne çok yerde yanlışlarımız varmış.

Ben orta halli bi ailede büyüdüm zor zamanlar geçirdiğimiz günlerimiz de oldu. Ama şu vardı ki gerçekten ailem beni yapmak istemediğim bişey için zorlamadı. Öyle her istediğimiz oyucak da hemen alınmadı kıyafetlerimizn markasını da bilmezdik. Sadece bir bayram annem bana palmero markalı bir boğazlı sweet almıştı o günlerden beri sadece onu biliyorum aklımda kalan. Yani o bayram ben kaliteli giyinmiş oluyodum işte çocuk aklıyla. Şimdilerde ise bir zara markası ikincisi ise mothercare daha da var belki de ama asıl furya bu ikisi sanırım. İnsanlar yemeyip içmeyip çocuklarını sırf zaradan yada mothercare den giydirmeye çalışıyorlar. Bu insanların soru ne gerçekten çözebilmiş değilim. Maddi gücün varsa giydir banane beni ilgilendirmiyor ama senin etin belli budun belli ne diye kendini parçalıyosun. O markalardan giyinen çocuklar daha mı akıllı oluyo yada giyimi markalı olunca statü mü kazanılıyo.
Ben şu yazanları okuduktan sonra kafamda birçok şeyi değiştirdim ve şekillendirdim diyebilirim Bakış açım tümden değişmesede kısmen değişti. Görevim tabiki çocuğumu iyi yaşatmak ama kendi hedefleriyle yaşatmak herkez çocuğunun iyi yaşamasını kaliteli yaşamasını ister. Ama şu varki şimdiden biz bu çocuklara bu kaliteli yaşam denen kapitalist düzenin pençesine düşmesine izin verirsek ilerleyen zamanlarda vay halimize.
Küçük yaşta başlamalı bazı şeyler onu gerektiğinde ödüllendirmeli gerektiğinde de ölçülendirmeli yapabileceklerimizin bir sınırı olduğunu hatırlatmalız bence. Anne baba olarak asıl sorumluluklarımızın sadece onun bakımı değil aynı zamanda hedefi olan bi yaşamın olduğunu hatırlatmalıyız diye düşünüyorum.
İşte o yazı.

ERDAL ATABEK'TEN.....
ÇOCUKLARIMIZI HAYATIMIZIN ORTAĞI YAPALIM............
ŞAHASER BİR YAZI.
Günümüzün ''ergen dünyası'' nı, bu dünyada geçerli olan ''ergen kültürü'' nü anlamaya çalışıyoruz. Çü...
nkü bu yeni oluşumu anlayamazsak ''günümüz ergenleri” ile erişkinler arasındaki uzaklık daha da artacaktır.

Yeni ''ergen kültürü'' nün özellikleri içindeki; '' hedef seçememe'',

*''Geleceğini planlayamama"
*''Sorumluluk almak istememe'',
*''Kendini hiçbir şeye zorunlu saymadan çevresini her şeye zorunlu sayma'',
*''Çaba harcamadan elde etmek isteme'' gibi özellikleri nasıl açıklamalıyız?

En önemli etkenler arasında ''sahip olma, elde etme ve kullanma'' ile bunları yapabilmek için''çalışmak ve kazanmak gereği" arasındaki bağı kopartan ''tüketim toplumu ideolojisi'' dir.

Bu ideoloji, henüz çalışmayan ve kazanmayan gençlere:
* ''Kredi kartı'' vermekte,
* ''Cep telefonları” olmasının normal olduğunu söylemekte,
* ''Otomobil kullanarak özgürleşme''yi önermektedir.

Gençler de bütün bunlar için yıllarca beklemek yerine, bütün bunları sağlamanın anne babalarının görevi olduğunu düşünmekte, bunların ''Kendi hakları olduğunu" öne sürmektedirler.

Bizim yaşam kültürümüzün iki özelliği de ''tüketim toplumunun ideolojisi'' ile buluşmaktadır.
''Çocukların aşırı korunmasının, ailenin görevi olduğu''na ilişkin yaygın tutum ile çocuklarla gurur duyma isteği.
Bu iki özellik de çocukların ''yaşam standartları”na ailelerin- kimi zaman- ekonomilerinin üstüne de çıksa destek vermelerini sağlayan bir tutum yaratmaktadır.

Anne babaların şu sözlerini çok sık duyuyoruz:
* Biz (ya da ben) çocuklarımız için yaşıyoruz.
* Ne yapıyorsak onlar için yapıyoruz.
* Biz çok sıkıntı çektik, onlar bu sıkıntıları çekmesin istiyoruz.
* İlerde hayatın birçok haliyle karşılaşacaklar, bari şimdi mutlu olsunlar.
* Mutlu bir çocukluk dönemleri olsun.
* Biz gençliğimizi yaşamadık, onlar doya doya yaşasınlar.

* Bizim yapamadıklarımızı onların yapması bizi memnun ediyor.
* Her şeyleri var, neden çalışmadıklarını anlayamıyorum.
* Hiç sıkıntıya gelemiyorlar, istedikleri hemen olsun istiyorlar.
* Her istediğini yapıyoruz ama o bizim ne istediğimize aldırmıyor bile.
* Çok iyi çocuktur, ama arkadaşlarına uyuyor.
* Aklına hiç kötülük getirmez, ne söylense inanır.
* Böyle giderse nasıl yapacak bilmiyorum.


Bu sözlerin hepsi de birbiriyle bağlantılıdır. Bu sözlerin oluşturduğu merdiven basamak basamak çıkılmaktadır. Sonuçta erişilen yer de hiç kimsenin düşünmediği,hiç kimsenin istemediği bir yer olmaktadır.

*Çocuklarımızı hayatımızın ortağı değil, refahımızın ortağı yapıyoruz da ondan.

* Neden ''hayatlarınızı çocuklarınıza adıyorsunuz?”
* Neden ''çocuklarınız için yaşıyorsunuz?”
* Neden çocuklarınıza ''istemedikleri şeyleri vermek için bunca çaba harcıyorsunuz? "
* Neden çocuklarınıza ''hak etmedikleri şeyleri elde etmeleri'' için yükümlülük duyuyorsunuz?
* Neden çocuklarınıza ''sorumluluk vermiyorsunuz?

''Şimdi almıyorlar," çünkü sorumluluk vermekte çok geç kaldınız.
Neden çocuklarınızı, “yaptıkları yanlışlıkların sonuçlarıyla karşılaştırmıyorsunuz? ''

Bu durumda, çocuklar ve gençler ''ailelerin onları her koşulda koruyacağını'' biliyor.
Çocuklar ve gençler, kendileri hiçbir şey yapmasa da, ailelerin onlar için her şeyi yapacaklarını öğreniyor.

Çocuklar ve gençler, geleceklerinin aileleri tarafından hazırlanacağına güveniyor.
Onun için de kendine güvenmiyor, sorumluluk almıyor, kendisini hiçbir şey için zorlama gereğini duymuyor.

Yapılması gerekenler yapılmaz, yapılmaması gerekenler yapılırsa sonuçlara neden şaşmalı? Lütfen, biraz düşünür müsünüz?

Çocuklarımızı, refahımızın ortağı değil,
HAYATIMIZIN ORTAĞI YAPALIM.
Devamını Gör

1 Kasım 2012 Perşembe

YILDIZLAR

    1990 Haziran ayı Bursa dayız bir akraba ziyaretindeyiz. Evleri çok yüksek bir yerde merdivenlerle çıkılıyo demirkapı mahallesi yemekte yediğimiz altın kaşıkları hiç unutamıyorum evde 3 kişi var 1 i çok yaşlı 70-80 lerde evli çiftlerinde çocuğu yok biz kuduruyoruz herşeye göz yumuluyor çünkü hiç olmamış çocukları çocuğun ne olduğunu biliyorlar belki de biraz da olsa özlemlerini dindiriyoruz o zamanlarda ev çok büyük merdivenleri var teraslı çok rahat saklambaç oynanabiliyo ve çok eğlenceli şekerleri de cabası. En haşarı dönemlerimiz evin terasına çıktık ne görelim o koskoca şehir ayaklarımızın altında elimizi uzatsak yıldızlar elimizde işte çocukluk ben o günleri hiç unutamıyorum o heycanları en güzel zamanlarmış yere yatarak o yıldızları ve şehri seyretmek ne paha biçilemez bir duyguymuş. Şimdi o zamanları hiç bir şey satın alamaz. Şimdi çocukluğum o yıldızlara asılı kalmış ben sadece seyrediyorum. Elimi uzatıp yakalamak istediklerim yakalayamadıklarım... Hayat çok kısa şimdi o heycanı tekrar yaşamak için neleri vermezdim. O gittiğimiz evdekilerin hepsi öldüler ''Allah Rahmet Eylesin'' ne zaman yüksek tepede bir ev görsem aynı duyguları acaba yaşarmıyım diyorum. Ben yaşamasam bile oğlumuza yaşatacağım yaz gecesinde evin terasında yere yatıp yıldızları seyrettireceğim.
''Çocukluk elini yıldızlara uzatıp yakalayacakmış hissiyle heycanlanmakmış.''

29 Ekim 2012 Pazartesi

1 YAŞINDAYIZ....

 
FOTOĞRAF ÇEKİLMENİN İŞKENCEYE DÖNÜŞTÜĞÜ ANLAR...
YOL ARKADAŞLARI BUNLAR 9 AY BERABER GEÇTİ NİCE MUTLU YAŞLARA
HAYATIMIN İKİ ÖNEMLİ ERKEKLERİ CAN BUNLAR CAAAAAAAANNNNNN
NE ZORMUŞ FOTOĞRAF ÇEKİLMEK
İYİKİİİİİİİİİİİİİİİİİİİ VARSINNNNNN
DİKKAT DAĞITMA ANLARI
HER BİRİMİZ Bİ ARADA
Koskoca 1 yıl 12 ay 365 gün daha dün avuçlarıma alamazken şimdi ellerime sığmıyorsun. Nice yaşlara oğlum Allahım seni korusun sana uzun ömürler nice yaşlar versin. Sen iyi ol sen sağlıklı ol ben peşinden koşmaya razıyım. Sana en iyi hayatı en kaliteli yaşam biçimini değil sana herşeyi beraber kazanmayı hayatın en zorlu dönemeçlerinde yaşamayı sırtlanmayı sana güçlü olmayı öğreteceğiz sırf kendi hayatını kendi yaşamını kendin kazan diye zorluklarla karşılaştığında yılmamayı daha da güçlenmeyi öğreteceğiz sana. Asıl görevimiz seni kaliteli yaşatmaktan ziyade sana güçlükleri ve zorlukları da öğretmek belki zorlanacaksın belki zorlanacağız ama sen yılmayacaksın.

11 AY VE 1 YAŞ

Bu gün ayın 16'sı oğlumuz 10 gün sonra 1 yaşına girecek. Küçük adımlar tay tay durmalar ve aşırı hareketlilik herşeyi keşfetme  çabası. En zor zamanları yaşıyoruz sanırım evde boyunun yetiştiği her aynada parmak izleri var:) odada yanlız başına bıraktığımız ses çıkmıyosa kesin birşeyler karıştrıyo ve kesin bir muziplik peşinde arkamı döndüğüm anda kesin bi olay var.
Dün anneannesi çorba yapmaya çalışırken yerde durmayınca kucağına almış çaydanlığa eliyle yetişemeyince ocağın kapağıyla çaydanlığı ve çorba tenceresini devirmeyi başarmış çok az ayağına da sıçramış çok şükür ki bişey olmamış öğlen gittiğimde çorba tenceresi çaydanlık her yer savaş alanı gibi annem onları temizlemekle uğraşıyodu kuzu tabi yapacağını yapmış yorgun düşünce uyumuş daha sonra da elma yerken tıkanıyo annem bu tıkanma konusunda ustalaşmış kişi olarak bacaklarından ters çevirip elmayı çıkarmışlar ama annem tabi  ard arda iki çılgınlık yaşayınca kadın kendinden geçmiş üzüntüsünden. Olayları hangi sırasıyla anlatsam bilemedim ama dün en son dediğim şuydu bugün kazasız belasız bitsin bir an önce. Öğle yemeği yerken makarna tabağına vurup tabağı masadan atınca makarnalar yerde. Akşamüstü ise yaşadığım tam bir kargaşa. Hasan paşayı almaya giderken yolda bi kaza da ben atlattım.  O kısım ise ayrıca bir olay. Dün çok canım sıkıldı üst üste bi sürü şey ben işteyim aklımda onda. Akşam eve geldik mutfaktan bulaşık makinesindekileri boşaltırken telefon çaldı odaya gittim 20 sn. içinde geri döndüm bu sefer de bulaşık makinesinin kapağı açılmış ve kapağın üstünde hasooooooooşş. Kucağıma aldım sanki anlarmış gibi bir sırıtışı varki o çok memnun ama benim aklım sürekli onda acaba şuan ne yapıyo düşüyo mu kalkıyomu. Çocuk sürekli hareket halinde uzun süre hiç bişey onu etklileyemiyo nedense. Oyuncakla oynama gibi bir lüksümüz zaten hiç olmadı. Ben heves edip belki oynar deyip alıyorum ama malesef ki ilgisi en fazla 5 dk. sürüyo bende artık oyuncak almamaya karar verdim.
   Doğumdan sonraki 4 ay zorlu bir süreçti ama şimdi de çok zormuş çocuğun emekleyerek her yere yetişmesi ve herşeyi keşfetme çabası.