15 Kasım 2012 Perşembe

ŞARTLI EĞİTİM

     Son zamanlarda daha doğrusu benimde bir çocuğum olduğundan bu yana çevremdeki çocuğu olan kişileri daha çok inceleme şansı buluyormuş insan. Neler doğru ve neler yanlış nerelerde hata yapıyoruz okudukça inceledikçe ufkum genişledi bir hayli.
    İlk zamanlar hangi mamadan yedirmeliyiz hangi mama gaz yaptı hangisi faydalı diye araştırırken insan kendi doğrularını buluyormuş meğer. Şimdi mama zamanımız geçti çoğu sebze ve meyvede sorun yaşamadan sevdiği şeyleri veriyoruz kuzumuza. Tab biz verdikçe enerji artıyo bu arada. Çocuğun gıdası, bezi, giyimi kuşamı, eğitimi derken ister istemez bazı gerçeklerde su yüzüne çıkıyor.
Geçenlerde okumuş olduğum bi yazıda kendimi duvara toslamış gibi hissettim. Ne çok yerde yanlışlarımız varmış.

Ben orta halli bi ailede büyüdüm zor zamanlar geçirdiğimiz günlerimiz de oldu. Ama şu vardı ki gerçekten ailem beni yapmak istemediğim bişey için zorlamadı. Öyle her istediğimiz oyucak da hemen alınmadı kıyafetlerimizn markasını da bilmezdik. Sadece bir bayram annem bana palmero markalı bir boğazlı sweet almıştı o günlerden beri sadece onu biliyorum aklımda kalan. Yani o bayram ben kaliteli giyinmiş oluyodum işte çocuk aklıyla. Şimdilerde ise bir zara markası ikincisi ise mothercare daha da var belki de ama asıl furya bu ikisi sanırım. İnsanlar yemeyip içmeyip çocuklarını sırf zaradan yada mothercare den giydirmeye çalışıyorlar. Bu insanların soru ne gerçekten çözebilmiş değilim. Maddi gücün varsa giydir banane beni ilgilendirmiyor ama senin etin belli budun belli ne diye kendini parçalıyosun. O markalardan giyinen çocuklar daha mı akıllı oluyo yada giyimi markalı olunca statü mü kazanılıyo.
Ben şu yazanları okuduktan sonra kafamda birçok şeyi değiştirdim ve şekillendirdim diyebilirim Bakış açım tümden değişmesede kısmen değişti. Görevim tabiki çocuğumu iyi yaşatmak ama kendi hedefleriyle yaşatmak herkez çocuğunun iyi yaşamasını kaliteli yaşamasını ister. Ama şu varki şimdiden biz bu çocuklara bu kaliteli yaşam denen kapitalist düzenin pençesine düşmesine izin verirsek ilerleyen zamanlarda vay halimize.
Küçük yaşta başlamalı bazı şeyler onu gerektiğinde ödüllendirmeli gerektiğinde de ölçülendirmeli yapabileceklerimizin bir sınırı olduğunu hatırlatmalız bence. Anne baba olarak asıl sorumluluklarımızın sadece onun bakımı değil aynı zamanda hedefi olan bi yaşamın olduğunu hatırlatmalıyız diye düşünüyorum.
İşte o yazı.

ERDAL ATABEK'TEN.....
ÇOCUKLARIMIZI HAYATIMIZIN ORTAĞI YAPALIM............
ŞAHASER BİR YAZI.
Günümüzün ''ergen dünyası'' nı, bu dünyada geçerli olan ''ergen kültürü'' nü anlamaya çalışıyoruz. Çü...
nkü bu yeni oluşumu anlayamazsak ''günümüz ergenleri” ile erişkinler arasındaki uzaklık daha da artacaktır.

Yeni ''ergen kültürü'' nün özellikleri içindeki; '' hedef seçememe'',

*''Geleceğini planlayamama"
*''Sorumluluk almak istememe'',
*''Kendini hiçbir şeye zorunlu saymadan çevresini her şeye zorunlu sayma'',
*''Çaba harcamadan elde etmek isteme'' gibi özellikleri nasıl açıklamalıyız?

En önemli etkenler arasında ''sahip olma, elde etme ve kullanma'' ile bunları yapabilmek için''çalışmak ve kazanmak gereği" arasındaki bağı kopartan ''tüketim toplumu ideolojisi'' dir.

Bu ideoloji, henüz çalışmayan ve kazanmayan gençlere:
* ''Kredi kartı'' vermekte,
* ''Cep telefonları” olmasının normal olduğunu söylemekte,
* ''Otomobil kullanarak özgürleşme''yi önermektedir.

Gençler de bütün bunlar için yıllarca beklemek yerine, bütün bunları sağlamanın anne babalarının görevi olduğunu düşünmekte, bunların ''Kendi hakları olduğunu" öne sürmektedirler.

Bizim yaşam kültürümüzün iki özelliği de ''tüketim toplumunun ideolojisi'' ile buluşmaktadır.
''Çocukların aşırı korunmasının, ailenin görevi olduğu''na ilişkin yaygın tutum ile çocuklarla gurur duyma isteği.
Bu iki özellik de çocukların ''yaşam standartları”na ailelerin- kimi zaman- ekonomilerinin üstüne de çıksa destek vermelerini sağlayan bir tutum yaratmaktadır.

Anne babaların şu sözlerini çok sık duyuyoruz:
* Biz (ya da ben) çocuklarımız için yaşıyoruz.
* Ne yapıyorsak onlar için yapıyoruz.
* Biz çok sıkıntı çektik, onlar bu sıkıntıları çekmesin istiyoruz.
* İlerde hayatın birçok haliyle karşılaşacaklar, bari şimdi mutlu olsunlar.
* Mutlu bir çocukluk dönemleri olsun.
* Biz gençliğimizi yaşamadık, onlar doya doya yaşasınlar.

* Bizim yapamadıklarımızı onların yapması bizi memnun ediyor.
* Her şeyleri var, neden çalışmadıklarını anlayamıyorum.
* Hiç sıkıntıya gelemiyorlar, istedikleri hemen olsun istiyorlar.
* Her istediğini yapıyoruz ama o bizim ne istediğimize aldırmıyor bile.
* Çok iyi çocuktur, ama arkadaşlarına uyuyor.
* Aklına hiç kötülük getirmez, ne söylense inanır.
* Böyle giderse nasıl yapacak bilmiyorum.


Bu sözlerin hepsi de birbiriyle bağlantılıdır. Bu sözlerin oluşturduğu merdiven basamak basamak çıkılmaktadır. Sonuçta erişilen yer de hiç kimsenin düşünmediği,hiç kimsenin istemediği bir yer olmaktadır.

*Çocuklarımızı hayatımızın ortağı değil, refahımızın ortağı yapıyoruz da ondan.

* Neden ''hayatlarınızı çocuklarınıza adıyorsunuz?”
* Neden ''çocuklarınız için yaşıyorsunuz?”
* Neden çocuklarınıza ''istemedikleri şeyleri vermek için bunca çaba harcıyorsunuz? "
* Neden çocuklarınıza ''hak etmedikleri şeyleri elde etmeleri'' için yükümlülük duyuyorsunuz?
* Neden çocuklarınıza ''sorumluluk vermiyorsunuz?

''Şimdi almıyorlar," çünkü sorumluluk vermekte çok geç kaldınız.
Neden çocuklarınızı, “yaptıkları yanlışlıkların sonuçlarıyla karşılaştırmıyorsunuz? ''

Bu durumda, çocuklar ve gençler ''ailelerin onları her koşulda koruyacağını'' biliyor.
Çocuklar ve gençler, kendileri hiçbir şey yapmasa da, ailelerin onlar için her şeyi yapacaklarını öğreniyor.

Çocuklar ve gençler, geleceklerinin aileleri tarafından hazırlanacağına güveniyor.
Onun için de kendine güvenmiyor, sorumluluk almıyor, kendisini hiçbir şey için zorlama gereğini duymuyor.

Yapılması gerekenler yapılmaz, yapılmaması gerekenler yapılırsa sonuçlara neden şaşmalı? Lütfen, biraz düşünür müsünüz?

Çocuklarımızı, refahımızın ortağı değil,
HAYATIMIZIN ORTAĞI YAPALIM.
Devamını Gör

1 Kasım 2012 Perşembe

YILDIZLAR

    1990 Haziran ayı Bursa dayız bir akraba ziyaretindeyiz. Evleri çok yüksek bir yerde merdivenlerle çıkılıyo demirkapı mahallesi yemekte yediğimiz altın kaşıkları hiç unutamıyorum evde 3 kişi var 1 i çok yaşlı 70-80 lerde evli çiftlerinde çocuğu yok biz kuduruyoruz herşeye göz yumuluyor çünkü hiç olmamış çocukları çocuğun ne olduğunu biliyorlar belki de biraz da olsa özlemlerini dindiriyoruz o zamanlarda ev çok büyük merdivenleri var teraslı çok rahat saklambaç oynanabiliyo ve çok eğlenceli şekerleri de cabası. En haşarı dönemlerimiz evin terasına çıktık ne görelim o koskoca şehir ayaklarımızın altında elimizi uzatsak yıldızlar elimizde işte çocukluk ben o günleri hiç unutamıyorum o heycanları en güzel zamanlarmış yere yatarak o yıldızları ve şehri seyretmek ne paha biçilemez bir duyguymuş. Şimdi o zamanları hiç bir şey satın alamaz. Şimdi çocukluğum o yıldızlara asılı kalmış ben sadece seyrediyorum. Elimi uzatıp yakalamak istediklerim yakalayamadıklarım... Hayat çok kısa şimdi o heycanı tekrar yaşamak için neleri vermezdim. O gittiğimiz evdekilerin hepsi öldüler ''Allah Rahmet Eylesin'' ne zaman yüksek tepede bir ev görsem aynı duyguları acaba yaşarmıyım diyorum. Ben yaşamasam bile oğlumuza yaşatacağım yaz gecesinde evin terasında yere yatıp yıldızları seyrettireceğim.
''Çocukluk elini yıldızlara uzatıp yakalayacakmış hissiyle heycanlanmakmış.''

29 Ekim 2012 Pazartesi

1 YAŞINDAYIZ....

 
FOTOĞRAF ÇEKİLMENİN İŞKENCEYE DÖNÜŞTÜĞÜ ANLAR...
YOL ARKADAŞLARI BUNLAR 9 AY BERABER GEÇTİ NİCE MUTLU YAŞLARA
HAYATIMIN İKİ ÖNEMLİ ERKEKLERİ CAN BUNLAR CAAAAAAAANNNNNN
NE ZORMUŞ FOTOĞRAF ÇEKİLMEK
İYİKİİİİİİİİİİİİİİİİİİİ VARSINNNNNN
DİKKAT DAĞITMA ANLARI
HER BİRİMİZ Bİ ARADA
Koskoca 1 yıl 12 ay 365 gün daha dün avuçlarıma alamazken şimdi ellerime sığmıyorsun. Nice yaşlara oğlum Allahım seni korusun sana uzun ömürler nice yaşlar versin. Sen iyi ol sen sağlıklı ol ben peşinden koşmaya razıyım. Sana en iyi hayatı en kaliteli yaşam biçimini değil sana herşeyi beraber kazanmayı hayatın en zorlu dönemeçlerinde yaşamayı sırtlanmayı sana güçlü olmayı öğreteceğiz sırf kendi hayatını kendi yaşamını kendin kazan diye zorluklarla karşılaştığında yılmamayı daha da güçlenmeyi öğreteceğiz sana. Asıl görevimiz seni kaliteli yaşatmaktan ziyade sana güçlükleri ve zorlukları da öğretmek belki zorlanacaksın belki zorlanacağız ama sen yılmayacaksın.

11 AY VE 1 YAŞ

Bu gün ayın 16'sı oğlumuz 10 gün sonra 1 yaşına girecek. Küçük adımlar tay tay durmalar ve aşırı hareketlilik herşeyi keşfetme  çabası. En zor zamanları yaşıyoruz sanırım evde boyunun yetiştiği her aynada parmak izleri var:) odada yanlız başına bıraktığımız ses çıkmıyosa kesin birşeyler karıştrıyo ve kesin bir muziplik peşinde arkamı döndüğüm anda kesin bi olay var.
Dün anneannesi çorba yapmaya çalışırken yerde durmayınca kucağına almış çaydanlığa eliyle yetişemeyince ocağın kapağıyla çaydanlığı ve çorba tenceresini devirmeyi başarmış çok az ayağına da sıçramış çok şükür ki bişey olmamış öğlen gittiğimde çorba tenceresi çaydanlık her yer savaş alanı gibi annem onları temizlemekle uğraşıyodu kuzu tabi yapacağını yapmış yorgun düşünce uyumuş daha sonra da elma yerken tıkanıyo annem bu tıkanma konusunda ustalaşmış kişi olarak bacaklarından ters çevirip elmayı çıkarmışlar ama annem tabi  ard arda iki çılgınlık yaşayınca kadın kendinden geçmiş üzüntüsünden. Olayları hangi sırasıyla anlatsam bilemedim ama dün en son dediğim şuydu bugün kazasız belasız bitsin bir an önce. Öğle yemeği yerken makarna tabağına vurup tabağı masadan atınca makarnalar yerde. Akşamüstü ise yaşadığım tam bir kargaşa. Hasan paşayı almaya giderken yolda bi kaza da ben atlattım.  O kısım ise ayrıca bir olay. Dün çok canım sıkıldı üst üste bi sürü şey ben işteyim aklımda onda. Akşam eve geldik mutfaktan bulaşık makinesindekileri boşaltırken telefon çaldı odaya gittim 20 sn. içinde geri döndüm bu sefer de bulaşık makinesinin kapağı açılmış ve kapağın üstünde hasooooooooşş. Kucağıma aldım sanki anlarmış gibi bir sırıtışı varki o çok memnun ama benim aklım sürekli onda acaba şuan ne yapıyo düşüyo mu kalkıyomu. Çocuk sürekli hareket halinde uzun süre hiç bişey onu etklileyemiyo nedense. Oyuncakla oynama gibi bir lüksümüz zaten hiç olmadı. Ben heves edip belki oynar deyip alıyorum ama malesef ki ilgisi en fazla 5 dk. sürüyo bende artık oyuncak almamaya karar verdim.
   Doğumdan sonraki 4 ay zorlu bir süreçti ama şimdi de çok zormuş çocuğun emekleyerek her yere yetişmesi ve herşeyi keşfetme çabası.

5 Eylül 2012 Çarşamba

22 Ağustos 2012 Çarşamba

BABAM...............

Bugün bayram dönüşü ilk iş günü öyle vasat, öyle durgun öyle bunalgın bi gün her ne demekse bunalgın :)) bende bilmiyorum. Kafam karışık, canım sıkkın ve üzgünüm. Başlık bile bulamadım yazıma o kadar yani. Nerden başlasam diyorum. Babam 1 aydır rahatsızdı biz soğuk algınlığı, bronşit, üşütme, grip gibi derken babam 15 günde 8 kilo verdi cuma günü yapılan biopsi sonucu ise babamın akciğerinde 4 cm. lik bir tümör keşfedildi ne yazık ki. Biz babamla ben genç kızken sürtüşmeli dönemlerimiz oldu babam biraz sinirli bi yapıya sahiti çünkü, çok karşılıklı dertleşme gibi arkadaş olma gibi lükslerimiz olmadı ama ona her ne kadar kızsamda bazen, o benim BABAM.
   Bu illet hastalığı yıllar önce annemin amcasından duymuştuk tabi farklı şekilde hiç bu kadar yakınımızdan geçmemişti bizim yada hiç aklımıza getirmemiştik. Akciğerinde tespit edilen tümör için neler yapılabilir daha tam anlamıyla öğrenemedik ama inanıyorum ki düzelecek. Ben bu durumda hem babama hem anneme hem de oğluma üzülüyorum :((. Babamın rahatsızlığı nedeniyle anneme oğluma bakamayacak ve bu durum ne kadar sürecek annem hastane ev ve bahçe işleri arasında yorulacak biz de hastane ev iş ve çocuk dörtgeninde ne yapacağız kardeşim için de üzgünüm tabiki o biçok şeyden yeteri kadar feragat eden biri üstelik ve şimdi daha çok çaba sarf etmemiz gereken bi dönem. Cuma günü işten ağlayarak çıktım oğlumu kucağıma aldığımda ona sımsıkı sarıldım içimden ''Allahım beni evladıma, evladımı da bana bağışla'' dedim. Babama acil şifalar ver dedim hepimize güç, kuvvet dayanma gücü ver dedim. Çocuğu alıp eve döndüm ve ertesi günü arefe olduğu içinde çalışmadım o gün hasanla beraber evde tembellik yaptık :)) İnsanın canı sıkkın olunca iğneyi bile yerden almak gelmiyo nedense. Bu bizim ilk bayramımızdı oğlumuzla. Bi kaç akraba ziyareti yaptık beraber benim aklım sürekli ben bu çocuğu kime baktırıp kime emanet edebilirim içim öyle sıkkın ki konuşmuyorum ama içimde sürekli münakaşa halindeyim, en yakın arkadaşım kardeşim canan ve sevgili nigar teyze ve artı halam imdadıma yetiştiler sağolsunlar. Beni hiç bir zaman yanlız bırakmayan, iyi günümde ve kötü günümde hep yanımda olan benden desteğini esirgemeyen kardeşim canan. Halam da aynı şekilde oturup dertleşebildiğim beni anlayabilen oğluma sevgisini kendi evlatlarından esirgemeyen mert ve burak da oğlumu en çok seven iki yeğenim de beni bu konuda yanlız bırakmadılar sağolsunlar. Her iki tarafın da sen kafana takma çocuğu bakıcıya vermeyiz demeleri benim o an en duymak istediğim söz benim düze çıkmamı sağladılar. Şimdi babam için üzülüyorum sağ salim şu sonuçları bir alsak ve bu durumu da bi atlatsak bende çok rahatlıyacağım.
Hastalık insanın en yakınında olunca bütün dünyası değişiyo biz hepimiz hastalık yada ölüm duygularını yaşayacağız kimimizin çok yakınından geçecek kimi çok önceden yaşayacak kimi ise sadece ya biraz daha geç yaşayacak yada olağan karşılayacak. Hepimiz bu duyguyu yaşayacak ister istemez. Ama şu var ki böyle zor hastalıklar insan belini büküyo, ayakta durmak moralini yüksek tutmak hayata kaldığın yerden devam etmek bu söylediklerimi yerine getirmek gerçekten bazen insana ağır geliyo. Ama şu da bir gerçekki yaşayanlar için hayata devam etmek zorundasınız çünkü yaşıyosunuz, gerçekleri belli bir çizgiden sonra kabullenmek zorundasınız tekrar o kısırdöngüye dahil olmak zorundasınız heleki birde evladınız varsa en kötü anınızda gözlerinizden yaşlar süzülürken onun bir hareketiyle sizi kahkaha attırabiliyosa siz hayata dönmek zorundasınız başka şansınız yoktur çünkü.

14 Ağustos 2012 Salı

ARZ EDİYORUM 3.KİŞİLER

Sabah sabah çok gergin allak bullak bir gün sabahları öyle gülücük saçan bi şahıs değilim kendi kendimle kavga içerisindeyim, ki şu günlerde 3. bilemedin 4 saatlik uykuyla işe gelip iş kadını ve ev kadını görevlerimi aynı zamanda annelik görevlerimi yerine getirmeye çalışan bir birey olarak yorgun argın hayatıma devam etmeye çalışıyorum. Adliye'ye yazılmış dilekçe gibi oldu sonunda arz ediyorumu eksik.
Kuzumun keyfi yok öksürüğü 1 aydır geçmedi bunun üstüne alerji ve diş artı birde çocuklarda salgın bir virüs olan vücudunda döküntüler oluşmaya başladı. Ben bir yenisini alışamamışken ard arda 2 ve 3ü yaşıyorum çocuk öksürdükçe benim ciğerlerim çıktı şu bir haftadır göğüs kafesim sıkışıyo stresten. Cumartesi akşamı babanede iftar vardı biz de ordayız tabiki kuzumun keyfi yok akşam üzeri uyuttum 1-2 saat uyudu bir kalktı çocuk yanıyo ateşi var ölçtüm 38 eve indim hemen ve çocuğu ılık duş aldırıp sirke sürdüm ardından ateş düşürücü verdim sonra tekrar duşa soktum ateşini ölçtüm nihayet düştü. Pazar günü de hafif hafif oldu ama yükselmedi hiç pazartesi gününe randevu aldım dr. a götürdüm boğazlarında kızarıklıklar ve bronşit dedi işte o an daaaaaaaannkkk diye bişey başladım kendimi sorgulamaya suçlamaya kan tahlili ve film verdi dr. kan tahlili benim için tam bir işkenceydi çocuğun elinin üstüne taktılar iğneyi iğneden kan fışkırdığını gördükçe benim tansiyonlar yerde iyiki sağlıkçı olmadığıma bir kez daha şükrettim ben kan a dayanamıyorum ki birde evladımın kanı offfffffff çok kötüü.. Neyseki o faslı atlattık anneliğin gayreti kuvveti ile dizlerim titreyerek kalktım çocuğu röntgene götürdüm işimiz kısa sürdü nihayet ve eve döndük kuzumun keyfi yerinde en azından hastalık var ama kuzum hareketliliğinden bişey kaybetmedi. Saat 2 de sonuçlar için tekrar dr. a gittim dr. söylediği kan tahlillerinde herhangi bi sorun yok ciğerlerdede görünen bişey yok sadece dinlemede duyduğumuz var yaniiiiiiiiiii ne demek bronşit yok diyebilirmiyiz dedim hayır dedi biz dinlemede duyduğumuz şeyler daha önemlidir dedi yani bu sadece başlangıçmış. Antibiyotik başladık ağız içinde oluşan yaralar var dedi onlar için jel, öksürük şurubu, balgam sökücü, burun spreyi bir torba ilaç cumartesiye kadar düzelmesi lazım dedi cumartesi tekrar kontrole gideceğiz. Dün kollarında sivilce şeklinde gördüğüm kızarıklıkların arttığını farkettim bi baktım göğüs kısmında da bi kaç tane atmaya başlamış 3-4 tane hastalık ufacık bi anne yavrusuna ağır değilmi.
Çalışan bi kadın ve anne olarak çevremdekileri kırmamaya aileme sevdiklerime zaman ayırmaya çalışıyorum çocuğun hastalanması ve vs. durumlar artı ev ve iş hayatınız bu ikisini aynı hızda idare etmeye çalışarak zaten yükümüz ağır bunların üstüne eklenen 3. kişiler lütfen haddinizi bilin. 2 insan konuşurken son sözün üstüne söz söylemedim benimde sözümün üstüne söz söylenmesinden nefret ediyorum. Kırıcı olmak istemiyorum ama lütfen araya girmeyin. Evet 3.kişiler arz ediyorum. 

8 Ağustos 2012 Çarşamba

İYİKİ VARSIN ANNE....

Sevgili annecik hanım kadın hülya iyiki varsın iyiki annemsin iyiki başımızdasın Allah seni başımızdan eksik etmesin sen benim oğlumun annanesisin ona benden çok bakansın.                         Bu anneanneler olmasa ne yaparız bilmiyorum. İnsan çalışınca evladını emin ellere teslim etmek ister ve bir kadının en sevdiği varlığı yine en sevdiği ve en güvendiğine teslim etmek ister. O küçücük yavruyu nereye bırakabilirsin  ki öyle savunmasız öyle masumlar ki. Ben doğum iznimi tam yapamadan oğlum 40 günlükken anneme bırakmak zorunda kalmıştım tabi yarım gün çalışmıştım ama sonuçta evden çıkıp o annemle başbaşa kalıyo.                                                                            İlk  başlarda çocuğu odada bırakıp çıkabiliyosunuz 5 dk. da olsa tabi bu sadece 5 aylık olduğu zamana kadar her geçen gün işimiz daha da zorlaşıyo şuan emekleyerek bütün evi geziyo evin dış kapısının arkasında oturuyo dışarıya çıkmak istiyo uyuduğu zaman dilimi hariç bişeylerle oyalanması sadece 10 dk. ben bazı çocuklara gerçekten imreniyorum bakıyorum çocuğun önünde bi oyuncak çocuk baya bi süre onunla oyalanabiliyo ses çıkartmıyo bizimkisi 10 dk. (ki bazen o kadar bile sürmüyo) oynuyo sonra sıkılıp ağlamaya bağırmaya başlıyo annem de bu dertten muzdarip işte kadın ev de sadece yemek yapabiliyo onun haricinde sürekli onunla ilgileniyo annemin evinin karşısında çocuk parkı var annem o beşiklerde belki bizi hiç sallamamıştır çünkü bizde babane amca hala vardı aynı apartmanda yaşadığımız için. Annem geçen gün o çocuk parkında bizim hasan paşamızı beşiğe bindirmeye gitmiş :) sevgili annemden gelen yorum ise şu ''30 yıldır gitmediğim bu parka hasan beni getirtti bir defa gelsem iyi 2 kere gittim bugün'' kadın ne yapsın evde çocuk durmayınca ya gezdircen ya oyun oynucan annemde çok genç değilki kadın 52 yaşında ve onunda ayaklarında sorun var dizleri ağrıyo kilo problemi var hasan ı çok uzun süre kucağında taşıyamıyo şimdi ise emekleme faslı kafasını çarpmasın kapının arkasında durmasın diye habire onun peşinden koşturuyo. Çocukla ilgilenmesinin üstüne bir de babamın rahatsızlığı eklenince annemin işi daha da zorlaştı ben bu duruma çok üzülüyorum ama elimden de birşey gelmiyo ne yazıkki kadın akşamları yorgunluktan saat 10 da göz kapakları kapanıyo her sabah 6,30 da kalkıyo gün arası uyuma gibi bi şansı da yok hasan uyuduğu zaman kendi ev işleriyle ilgilenmek zorunda Allah kuvvet sağlık sıhhat versin o olmasa ne yapardım bilmiyorum. Çocuğuma benden daha iyi bakıyo hazır gıda hiç bişey vermedik bugüne kadar bisküvi bile vermedik hep ona özel çorba yemek taze yoğurt hep uğraşıp yaptı öyle besledi oğlumuzu. Hiç şikayet etmedi ben bakamıyorum durmuyo diye hep yapcak çocuk bu dedi annem bu konuda kardeşimden ve benden dolayı eğitimli çünkü bizim ailede öyle uslu bi çocuk hiç olmadı hep yaramaz, sıkıntılı, haşarı çocuklar oldu ve bunların içinde en zoru da benim kardeşimdi annem hiç bir gezmekte rahat oturamazdı hep burnundan gelirdi gittiği yerlerde.  Belki bu yüzden mi bilmiyorum ama annem gezmeğe hiç gitmez.                                                                                    Bizim her akşam yaşadığımız problem akşam yemeği zamanı ben sofraya oturduğum an çocuk deliriyo resmen hiç durmuyo ağlamaya başlıyo akşam annemde yemekteyken mama sandalyesinde başladı ağlamaya tam yemeğe oturduk önüne bişeyler koyduk oyalanması için tabi malesef sonuç alamadım kucağıma aldım önümde de çorba kasesi ve çorba kasesine ayağını soktu sonra da çorba bacaklarımın arasından süzüldü ve ben o sıcaklıkla sofradan kalktım ve bundan sonra akşam yemeklerine nöbetleşe oturup yiyelim dedim eşime çünkü her akşam aynı sorunu yaşıyoruz alışır deyip bekliyoruz ama malesef alışmıyo.                                

6 Ağustos 2012 Pazartesi

ÇOK GÜZEL HAREKETLER BUNLAR

Hergün yeni bi ilk ve yeni bir heyecan yaşıyoruz çok güzel duygularmış anne olunca anladım. Kuzum emeklemiyo yere basmak istemiyo falan derken emekleme başladı koltuk kenarlarında adımlar atmaya başladı. Zaman sanki şimdi daha hızlı akıyo, sanırım sebebi her gün yeni bir ilk yaşamak.
  Kuzucuk emeklemeye başladı her odaya bıraktığımda 20 sn. içinde dış kapının yanında buluyorum ya da ayakkabı kutuları aşağı indirilirken yakalıyorum. Evde her yere örtü sermek zorunda kaldım çorba kaselerine direk elini daldırıp kaçmaya başladı :)  20 gündür ''HAYIR'' ı öğretmeye çalışıyorum
ben hayır dedikçe ayaklarını vurup niye hayır dediğimi sorgular gibi davranması da ayrıca bir ilginç. Kızdığı zamanlarda yere bırakmak istediğim zaman ayaklarını yere basıp kendisini geriye atması, son günlerde futbol maçı izlemesi, her tarafa çorbaların saçılması ve artık öğle aralarında yada sabah  bırakırken onu bırakacağımızı anlayıp ağlamaya başlaması sanırım en kötüsü de bu ben öğle araları onu görmek için dakika sayarken sanırım bir yandan da onu üzüyorum zaten çok mahsun bakışlı bide üstüne ağlamak eklenince o ilk anki kavuşma heyecanı öğle arası işe dönerken ızdıraba dönüşüp göğsünün arasına bir taş ağırlığıyla işe geri geliyorum ben bunları sadece içimde yaşıyorum bunu dışardan bakınca kimse göremez malesef.

26 Temmuz 2012 Perşembe

KALKMIŞ KAÇAN MUTFAKLAR....

Sevgili biloğum:))) her kadın gibi bende bu konuya parmağımı basmazsam olmaz. Kadınların hani bazen feminen duyguları kabarır ister ister taraf olursun.
           Akşam üstü sevgili anneciğim hanım kadınımız oğlumun annanesi oğlumu evimize getirdi. Gündüz de evde boyacı vardı tabi ben işteyim ama evde ufak tefek tadilat işleri vardı. Evim iş yerine yakın olduğundan 5 dk. da evdeydim malum ramazan münasebetiyle yemek salata faslı var. Eşim boğazına düşkün ve ramazan ayında ise normal daha hassas bi yapıda sofra hazır olmalı çorbasına ekmeği top patlamadan 15 dk önce koyulmalı sıcaklığı kıvamında olmalı:)) ilk evlendiğimiz zamanlarda bana tuhaf gelirdi ama şimdi alıştım otomatiğe bağladım olayı. Vakit erken olunca ve çocuk henüz gelmediği için ben bu durumdan faydalanmam gerektiğini çok iyi biliyordum. Bir hızla evin ZEYNA KADINI ALFANZO olarak ben mutfağa bir hışımla girdim salatalık malzememi dolaptan çıkardım yemeğimi bir gece önceden yaptığımdan ana yemek faslı geçildi çorba pilav ve salata çeşitleri derken ZIIIIIRRRRR kapı evet muhteşem ikili karşımda anne ve çocuk.... HOŞGELDİNİİİİİZZZ uykudan kalkmış karnı aç banyo yapması ve uyuması lazım:((( ben hepsini nasıl aynı anda yetiştireceğiiiiiimmm... 40 dk. içerisinde çorba salata pilav cacık sofra hazır hale geldi ama üstümdeki tişört kaç defa ıslanıp kurudu bilmiyorum annem kapıyı açtığımda banyo mu yaptın dedi EVET ANNE GAVURUN HAMAMINDA TER DÖKÜP KESELENDİM... herşey hazır halde şimdi ne yapmam lazım ilkönce paşayı doyur banyosu falan derken annem mutfağa girme girişiminde bulundu veee o muhteşem cevap MUTFAK KALKMIŞ KAÇIYOOO nasıl kaçmasın anne 40 dk. önemli olan sofrayı hazır hale getirmek dağınıklığı daha sonra toplasam da olur anneme durumu anlatınca doğal olarak beni haklı buldu sende haklısın dedi. Annem çok tertipli aynı zamanda çok tutumlu bi kadındır. Neyseki kurtarıcı evimizin Hİ MENİ geldi anane gitti çocuk uyudu ben yine mutfağa mutfağı toparladım sofram hazır yarım saat vaktim var o sırada ütü işini de hallettim. Yemek faslı ve tadilattan kalan pislikler temizlendi ZIIIIIIIRRR kapı kayınvalidem içimde öyle bir yanmış ki terden ölüyorum bir tepside sütlaç getirmiş sağolsun ohhhh süper olduu.
 Evet gece bitti ayağımdaki 2 tane topuk dikeniyle koltuktan kalkmaya zorlanan sevgili dikenlerimle başbaşa ben.... Aynı hengameleri binlerce kez yaşıyoruz benim gibi bunları yaşayan binlerce kadın var ben kendimi biraz daha şanslı buluyorum çünkü eşim bana çok yardımcı bu konuda en azından iş yaparken çocuğu bakması ben toz aldıktan sonra halıları sermesi 5 yıllık evliliğim boyunca eşimin hiç bir eşyasını kirli sepetine atmadım daha o konuda bana pek yükü olmadı sağolsun ama bende görevlerimi hiç aksatmadım çalışan bi kadın olsamda onun herşeyini eksiksiz yerine getirmeye çalıştım elimden geldiğince tabi bu da ençok benim bazı şeylerden feragat etmemle sağlanan şeyler. Kadınların işi gerçekten çok zor kadın bir çok ünvana sahip ANNE-EŞ-ANANE-BABANE-KAYINVALİDE AŞÇI-TEMİZLİKÇİ-BAKICI-MESLEĞİ bu güçler birleşirse ülke ele geçermi acaba:????:))))

25 Temmuz 2012 Çarşamba

BU SU HİÇ DURMAZ.



Kar gibi örttüm üstünü, içinde tüm çiçekler
Birer birer titrediler
Uykusuzluğundan belli, kafanda birikintiler
Teker teker döküldüler
Sen hep kendine önlemler aldın
Ben kendime yasaklar koydum
Önümüzde barajlar var
Bu su hiç durmaz!..
Bu su hiç durmaz!..
Yaşamak dopdoluydu akan pınarlar gibi
İnanmayanlar beklediler
Umutlarını borç verdin, cebinde hiç kalmadı
Dostların anlamadılar
Sen hep kendine önlemler aldın
Ben kendime yasaklar koydum
Önümüzde barajlar var
Bu su hiç durmaz
Bu su hiç durmaz
Nar gibi güzelliğin gizliydi vereceklerin fazlaydı
İnsanlar inanmadılar
Sustun sustun konuşmadın, sonra kaçtın arkana bakmadan
İnsanlar şaşırdılar
Sen hep kendine önlemler aldın
Ben kendime yasaklar koydum
Önümüzde barajlar var
Bu su hiç durmaz
Bu su hiç durmaz
 Bülent ORTAÇGİL

Çok sevdiğim bir sanatçı Sayın Bülent Ortaçgil sözler anlamlı ve yerinde anlatılmak istenen açık ve net süslü kelimeler değil söylenmek istenen açık ve net ne demiş sevgili Bülent Ortaçgil ''Bu Şarkılar adam olmaz'' çok da doğru söylemiş.
Kendimi bi an bu şarkının içinde buldum duygularıma mı hitap etti geçmişe mi döndüm, geçmiş bana mı döndü bir bumerang gibi yoksa. Şarkıyı üst üste 3 kez dinledim ben bu parçayı sadece bu adamdan dinlerim başkası bence sahibi kadar iyi söyleyemez.
Bazenler çoğalıyor bazen.:) bugün tuhaf bir gün sabahtan belliydi bu sabahları genelde bi agresif oluyorum öyle yataktan kalkınca nedense gülücükler saçan bi tip değilim. Sabahları nedense aynaya bakıp neredeyse kendimle bile bir kavga halindeyim bir ''günaydın '' bu kadar ağır ve zor olabilirmi bilmiyorum ama benim için o denli ağır ve zor.Minik fasülye inşallah bana benzemez bende bu huyumdan hoşnut değilim açıkçası.
Minik fasülye 9. ayın  doldur kendi başına oturup az da olsa kendini oyalayabiliyo. Yürüteç e bindirmeyi deniyoruz ama bizim paşamız kendini yormuyo biraz oynuyo takılıyo bi yere sonrası bir çığlık. Şu 2gündür küçük küçük adımlar atmaya başladı. Boyu 76cm. olmuş bile kaldı 1 metre:))) ne varki:))
Küçük taze fasülye baba demeye başladı sanırım anne için biraz daha beklememiz gerek:))) daha mı zor bi kelime acaba babababababa bunu uzun bir süre bu şekilde söyleyebiliyo. Hani kıskanmıyorum desem yalan olacak.
 Dün akşam Manisa'da yeni açılan bi alışveriş merkezine gitim oğlum'a bi kaç bişey almak için girdiğimiz mağazada nerdeyse herşey kızlar için erkek çocuğu olan anneler ne yapsın bilmiyorum bir gömlek beğendim onun da bedeni yok malesef, neyseki sipariş üzerine getirebiliyolarmış. Manisada bi arkadaşımın evine gittik sevgili yasemin teyze:))) çok sevdiğim arkadaşlarımdan birisidir kendisi evleri öyle yüksek ki aşağı ben bakamıyorum yükseklik korkum var malesef orda biraz oturduk balkon çok güzeldi çok güzel esiyodu neyse paşanın uyku saati geldi ve biz kalktık asansöre bindik paşamızı babamız taşıyo ben çantaları yüklendim zemin kata vardık ki benim ayağım asansör kapısına takıldı ve ben paldur küldür çantalarla yerdeyim kuzum benim düştüğümü nasıl anladı nasıl bir his anlamadım birden feryat figan ağlamaya başladı ayağım sıyrıldı eşim birden telaşlandı ben kilit bir vaziyette onun yüzüne baktım ve bir hamlede kalktım gülmeye başladım ben, nasılda korktu kuzum ben onun ağlamasından o kadar çok etkilendim ki şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim. Kendinizden ufak sizden bir parça olan varlığın sizin için endişelenmesi, korkması çok değişik bir duygu karmaşık.
     Sevgili kuzucuk sabah gözlerimi ilk açtığımda seni görüyorum ya hani elinle tişörtümü çekip gözümü açmayınca yüzüme ağzıma dokunuyosun ya hadi kalk bana mama ver der gibi ben o uykunun en tatlı yerinde kalkıp sana mamanı hazırlayıp eline biberonu veriyorum ya, sende iki elinle o biberonu kavrıyosun ya, o gözlerindeki mutluluğu görüyorum ben. Sen kendi başına mamanı yerken seninle aynı yastığa kafamızı koyuyoruz ya o kokunu içime çekiyorum ya o bana bütün gün yetiyo. Varsın ben uykusuz kalayım varsın ben daha az gezeyim varsın ben çok yorgun olayım varsın ben tatil yapmıyayım o koku varya o koku o evlat kokusu o herşeye değer. Sen benim güneşim, denizim, ufuğum, sen benim herşeyimsin sen herşeysin SEN BENİM TATİLİM SEN BENİM PARİSİMSİN..............:))))

6 Temmuz 2012 Cuma

PEPE VE BİZ


Uzun zamandır yazamıyorum malum bi hastalık bi iyileşme süreci malum yaz sıcakları işlerin yoğunluğu ev işlerinin yoğunluğu derkeeeenn ben yazarken yoruldum gerçekten. Zaman hızla akıp geçiyor. İnsan bazen hayatında gelgitler yaşıyor bazı şeyleri yapmak istemek ve istememek şu sıra çalışmaktan gerçekten yorulduğumu hissediyorum bu hafta ev işlerinden kendimi malulen emekli saydım:) hem yorgun hem halsizim
Hasanım'ın da pek keyfi yok şu sıralar dişlerden sanıyodum ama değilmiş dr. boğazında hafif kızarıklar olduğunu söyledi ayrıca gözlerdeki problemimizde hala düzelmedi nasıl bir damarsın açılmadın çocuğumun gözünde hala çapaklar sabah kalktığında gözleri kapalı çapaktan birbirine yapışmış kafasını kaldırıp bana bakarkenki halini bi türlü unutamıyorum yavrumm kıyamıyorum sana öyle savunmasız öyle mahrur ki :((( ben
onu böyle gördükçe daha çok üzülüyorum dr. 1,5 yaşına kadar beklememiz gerektiğini söyledi ya biz o kadar nasıl sabredelim. Damla kullanıyoruz geçiyo bi süre sonra tekrar başlıyo masaj yapıyoruz geçiyo sonra yine başa sanki hiç birşey yapmamışız gibi hissedip kendimi suçluyorum. Evlat insanı vicdanıyla sınıyo sanki, normalde hiç bişey için belki bu kadar vicdan yapmazsınız ama eğer evladınız varsa gerçekten elinizin bi tanesi hep onun üstünde durur.
Bugünlerde biz oğlumla beraber pepe izliyoruz en sevdiğimiz çizgi film. Sevdiğimiz şarkısı ise 5duyu organımız var oğlumla beraber hem söylüyoruz hem oynuyoruz. Normalde bişeyler aklınızda kalmazken Pepe'nin bu şarkısı boş kaldığım zamanlar benim bile dilime dolandı, farkında olmadan. Evde Tv' de izlediğim tek şey bu sanırım bu aralar.
Oğlum 9. aya girdi artık bazı huyları değişkenlik gösterdiği gibi yeme alışkanlıkları da değişiyo ve gezme ihtiyacı bir kat daha arttı sırf o mutlu olsun diye yorgun bile olsam dışarı çıkmayı deniyorum.
Bu yazıyı yazarken zorlandım daha uzun yazmayı düşünürken kısa kesmek zorunda kalıcam. Çocuğum hasta olmasın aman ben olayım deriz ya aynen o durumdayım o atlattı sıra bende halsizlik, yorgunluk,iştahsızlık, 2 gündür çok zorlanıyorum işe gelmek bi işkence haline dönüştü. İyiki pepe varda durumu kurtarıyoruz beraber izlerken bende biraz dinleniyorum en azından.:)

22 Haziran 2012 Cuma

SERZENİŞLER....


  Geçenlerde yolda yürürken aklıma geldi insan kendini bazen sorgular ya onun gibi. Ne çok şey var diye düşündüm. İnsanoğlunun yaradılışından kaynaklanan bişey sanırım. Seviyoruz aşık oluyoruz aşktan sitem ediyoruz. Evleniyoruz evlilikten sitem ediyoruz, sonra bi çocuğumuz oluyo ister istemez zor zamanlar geçiriyoruz ve yine başlıyoruz serzenişlere. Hiç kimse ama hiç kimse ben yapmadım ben etmedim diyemez ister istemez hepimiz yapıyoruz bunu. Akrebin fıtratında nasıl sokmak varsa insanoğlunun doğasında da sitem var. Yaşam hiç bi zaman düz bir yol değil muhakkak inişler çıkışlar olacak keskin virajlar bazen bıçak sırtı durumları elbette yaşanacak bunu herkez yaşayacak diye bi kaide de yok tabiki.
    29 yaşındayım 12 yıllık da bi iş tecrübem var  hayatım boyunca hiç bişeyi çok kolay elde etmedim ama yenilgiyi de çoğu zaman kabullenmedim, ve şu da varki hiç bi zaman kendimi güçsüz hissetmedim. Muhakkak ki ağlayacak omuz aradım ama sığınacak liman aramadım ben kendimle kendim olmayı bir bütün olmayı denedim. Bunları söylerken sakın egoist olduğumu da düşünmeyin asla egoist olmadım. Şu saatten sonra da olabileceğimi sanmıyorum çünkü bir anneyim kendimden önce bazı durumlarda onu düşünmek zorundayım.
Amacım bana bağımlı yaşayan çocuk yetiştirmek kesinlikle değil çünkü dünya sadece benim etrafımda dönmüyor hayat bi şekilde devam ediyo ve herkez de kendine ait bi hayat ister ve zamanı geldiğinde aynı şeyleri bizim çocuklarımızda isteyecek. Belki biraz özgürlükçü olabilirim yada içinizden öyle geçirebilirsiniz ama gerçek şu ki insan yapmak istediği şeyleri yapıp onlardan zevk almaya çalışır.
   Zamanın azlığından mı desem yoksa özlemekden mi desem şu ara kuzumla yan yana yatmaktan çok zevk alıyorum :))) farkındayım yaptığım şey belki doğru değil şu söylediklerimle ters orantılı belki de ama gerçekten şu gecelerin kısalığında onun yanımda yatması bile bazen bana yetebiliyo. Tabi biz ona ne kadar yetiyoruz orası da tartışılır. Şu aralar çok enteresan şeyler yaşıyoruz sanırım o büyüyo ve büyüdüğü için de bize yaptığı şeyler ilginç geliyo. Uyku düzenimiz uzun zamandır iyi gidiyodu şu son 10 gündür gece 3-5 nöbetindeyiz. Sanırım uykusu biraz bana benziyo annem hep anlatır sabah 7 de kalkar koltukların tepelerinde geznirdin derdi. Gece saat 2-3 sıralarında kalkıyoruz sorun yatakta rahat dönememek gece uykusunda çok hareketli çok sık yön değiştiriyo çok deli bi yatış tarzımız var bu da sanırım ben :)) dik olarak yatırdığım çocuğu 1 saat sonra yine aynı şekilde bulmam imkansız gibi bişey :) gece uyandığında ortamıza alıyoruz (bu da kesinlikle doğru bulmadığım davranışlardan birisi) sabah eller benim yüzümde ayaklar babamızın suratında şimdi siz gelin hayal edin bu durumu pazar günü uyandığımda gerçekten böyleydik. Hatta eşime demiştim bu fotoğrafı internette 1 ay önce görmüştüm kim derdi ki 1 ay sonra aynı durumda ben olacağım.
   Kuzumuz şuan 8 aylık üstten 4 dişimiz alttan ise 2 dişimizle mücadelemiz başladı artık el ısırmalarımız da yok değil bu da yeni bi güç gösterisi gibi :)

13 Haziran 2012 Çarşamba

YATAĞA SIĞMAYAN KOLLAR


Kaç gündür yazma girişiminde bulunup elime bi iş gelip yazmaya başlamadan öylece kalıyorum. Bloğumu sadece iş yerinde açabiliyorum evde bilgisayarımız yok (iyiki de yok). Teknoloji düşmanı değiliz kesinlikle
ama başına oturup kalkamama gibi sorunlar da olabilir gündüz yeterince bu kara kutuya baktığımdan sanırım gece tv izlemek bile istemiyorum hoş zaten istesemde izlemek için zamanım da yok. Tv izlememek de çok büyük kayıp değil zaten benim için.
   Evet gelelim geçtiğimiz hafta sonuna Bohem geçen günlerin ardından (hayatın içinde yaşadığım ayrıca bi maraton olmakla beraber) daha spontan bi yaşama merhaba dedik.... desemde inanmayın spontan yaşam evli ve çocuklu bi kadın için kesinlikle olacak iş değil. Cumartesi öğlen işten çıkıp akşama doğru ancak toparlanıp İzmire gittik akrabalarımıza  ikiz ablalarımıza ve tekiz seline:))) sağolsunlar hasanla güzel vakit geçirdiler. Onun istediği oyun ve gezmek yola çıktığımızda çok mutluyuz sevinçliyiz:))) ilk uzak seyahatimiz:)) Oğlumuz ilk defa şehir dışına çıkıyo:)) esasında bizimde çok ihtiyacımız vardı soğuk kış günlerinin ardından dışarı çıkmaya özlem duymuşuz gittiğimiz akşam nasıl geçti anlamadık herhangi bi sorun yok paşanın keyfi güzel uslu uslu kendi halinde bağırıp çağırıyo saat 22,30 civarı uyku vaktimiz geldi biraz mızmızlanmanın ardından uyutmayı başardım tam uyudu deyip kapıyı kapatıyorum ani bi çığlıkla 2 kez geri döndüm neyseki sonunda uyudu. Biz muhabbet sohbet derken saat e baktığımızda saat sabahın 4 ü olmuştu eh bizde biraz uyusak iyi olur :)) Uyuma girişiminde bulunmamla sabah uyanmam arasındaki zaman dilimi toplam 2 saat :) sabahın 6 sında paşa uyanmış uykusunu almış suratıma dokunuyo gözlerimi açmam için elinden geleni yapıyo tişörtüm çekiliyo saçlarım çekiliyo aslında uyanığım ama gözler açılmıyo açmak için mandal lazım:))) neyse uyumasakda olur
kalktık artık mamasını verdik karnı doydu sırada ne var oyun var :))) tabi bende o hal varmı bilinmez .
Kahvaltı faslı falan filan derken dışarı çıktık ben çok uzun zamandır deniz kıyısında olmak istiyordum sağolsunlar (Fatoş ve Esen) bizi o zevkten mahrum bırakmadılar.
   Zaman gezerken ve eğlenirken  nasıl geçiyo hiç anlamıyoruz sanki bir pazar değil de ben bi kaç hafta gezmiş gibiyim :))) hatta kızlara da dedim İzmire geldim ama şuan Parise gelmiş gibiyim :))). Gerçekten bazen mekan ve yerin anlamı yok önemli olan bulunduğun yerden zevk almak.
 Dönüş yoluna geçtiğimizde ki o gün hava gerçekten çok sıcaktı Hasan sıcaktan hiç hoşlanmıyo gerçekten bunu iyice anladım. Yolda baya bi sıkıntı yaptı düzeni bozuldu biraz tabi bugünlerde bi sorunumuz var bebek arabasında uyumayı sevmiyoruz çünkü rahat değiliz :)) eğer ola ki uyursa da bacağın bi tanesi dışarda gidiyoruz yolda. Pazar gününe kadar arabada gezmeyi sevdiğini düşünürken artık bunu demiyorum çünkü uzun süre bebek arabası yada normal araçta olmaktan hoşlanmıyo yani bu da ne demek:)) ince ince bir mesaj  da algılamadım değil :)) uzun mesafeli yollara gitmemeye karar verdim :) Hasan uzun süre aynı yerde olmaktan ve uzun süre aynı odadan dahi olmaktan hoşlanmıyo bunu anladım. Her gün yeni bişey öğreniyoruz bugünlerde de yeni bişey yatağından yatmaktan pek mutlu değil sebebine gelince ise normal yatakta kollar ve bacaklar 4 parça yatıyoruz kendi yatağında bu durum pek söz konusu değil yatak dar geliyo yuvarlanmaya çalışınca da yerimiz dar kollarımız yatağa sığmıyor. Her ne kadar yanımıza almayı alıştırmak istemesemde gece ağlayarak kalkıyo ortamıza alıyoruz direk kollar iki yana açılıyo aynen bacaklarda biz sağlı sollu koruma duvarı olarak olduğumuz yerde büzüşüp uyumaya çalışıyoruz. Neyseki uykuyla çok arası olan biri değilim 5 saat uyku normal zamanda yetebiliyo. Uykuyla çok sorunumuz yok. Ama bu kısa hain gecelerle sorunumuz ne olacak bilmiyorum...

5 Haziran 2012 Salı

Bir Kemiğin Anatomisi....


   Güzel bir pazar günüydü. Uzun zamandır görüşemediğimiz akrabalarımız geldi çok da iyi oldu geldikleri. Hasan bebek kendinden büyük olan çocuklara karşı daha bi sıcak neden bilmiyorum sanırım çocuklarda bu var genelde. Misafirlerimiz gittikten sonra saat 18,30 gibi mızıklamaya başladı karnı tok, altı kuru, uykudan uyandı sorun ne??? sorun ne mi dışarı çıkmak gezmek programlama yapmış gibi o saati bekliyo anladım. Yemeğe de teyzemize davetliyiz evi bahçeli falan neyse dışarı çıktık apar topar ses kesildi sevinç çığlıkları başladı. 

   Bugünlerde yeni bi huy da yemek masasında ona da bişeyler verilmesini istiyo. Eline ekmek falan veriyoruz 2 tane dişimizle kemirmeye çalışıyo velhasıl. İlkönce Selen ablamızın elinden kandil helvasını kapmaya çalışmak ardından alamayınca da kızın saçlarını asılmak... nedir anlamadım. Sonra yemek masasına aldık Küçük beyimiz Hasan Paşa Köftemizi:))) (Biz anne baba birazcık kiloluyuz çocukda sanırım biraz boğazına düşkün olucak. Bizim yediklerimizden yemek istiyo sofraya saldırmaya başladı eline bi tane kemik verdik:))) kolları sıvadık. Önlüğümüzü taktık paşamın keyfi güzel. Kemik incelendi bakıldı tadıldı hmmmmmmm  tek el havada kemikle konuşuluyo bağırılıyo falan çığlık çığlığa o kadar mutlu onun mutluluğundan bende mutluyum... Sofradaki herkez hem mutlu hem gülüyoruz onun o haline .Neyse daha sonra kemiği elinden alma teşebbüsünde bulundukki aman Allahım bir bağırtı bir çağırtı sanki çocuğu kesiyolar yaklaşık 15 dk. sürdü ama kemik hala elinde kemiği ağzına sokuyo ağlamayı da bırakmıyo ister istemez insanın sabrı bazen azalıyo kemiği ister istemez elinden alıp başka bişeylere ilgisini çekmeye çalıştım sanırım başarılı da oldum ağlamak kesildi ellerini yıkayıp arabasına koyduk ve yolda uyudu gece onun için bitti. Bir kemik onu baya bi yordu evde eşimle konuşurken aklımıza geldikçe gülmeye başladık.
  Zaman insana herşeye öğretiyo. Bugüne kadar yaşadığınız sabırsızlıklarımızı düşündükçe çocuk yetiştirmenin
sabrı hiçbişeyde yok.İnsana çok şeyi öğretiyor. Ve onun yaptığı zararlardan bile mutlu olabiliyo insan sanırım
annelik de böyle bişey...

4 Haziran 2012 Pazartesi

TOMUŞUĞA ÖNDEYİŞ



Nerden başlamalı nasıl yazmalı neler demeli bilmiyorum. Bu bloğu arkadaşım emre sayesinde açtım.:))  Şuan en başa 26 ekim gününe dönmüş gibiyim. Hamileliğimin son iki ayı haricinde herşey güzeldi doğuma 10 gün kala her gün uyuyabildiğim toplam 3 saat :)) bir heyecan bir panik doğumhaneye çıkarken o heycan bi an bu nasıl bişeydir dedim kalbim buna daha ne kadar süre dayanabilirdi ben içimde küçücük bi kalbi taşırken hemde...
   Doğuma girerken duygusallığım nedeniyle annem doğumdan sonra gelsin demiştim eğer annemi görseydim çok ağlayacaktım zaten ağlamaya başlamıştım sedyeye yatırdıklarında.
    Doğumhanede bebeğimi çıkardıklarında doktor tek eliyle onu tutuyodu yarı aygın yarı baygındım gördüğümde sonra ebemiz yanıma getirdi görmem için..:) çok güzel bi duygu. Hayatınız boyunca aşık olabilirsiniz çok sevebilirsiniz, çok aşık olabilirsiniz ama bu tarifsiz bi duygu hiç bir şeye benzemeyen tarif edilemeyen bi duygu  Allahım bana onu sağsalim verdi ya binlerce şükürler olsun...
  Şuan oğlum Hasan'ım tomuşuğum (tomuşukda ne demek diyorsanız bizim ailenin kadınlarının çocuklara koyduğu bir isim:) 7. ayını doldurdu ben ona bunları yazıyorum ki ileride okusun diye. Annen işte belki ama aklı hep sende bunu da bil...:)))
   Çalışan kadın olmak zor. Çalışan bi anne olmak daha da zor. ÇÜNKÜ SENİ ÇOK ÖZLÜYORUM.....